Site icon Karınca Misali

Bedr Gazası Sonrası…

Esirlerin arasında Peygamber Efendimiz’in (a.s.m) amcası Abbas (r.a.)… Devamını Mustafa Necati Bursalı‘nın “En Büyük Sıddîkiyet ve Teslimiyet Örneği HAZRETİ EBUBEKİR” kitabından okuyalım:

Allah’ın Sevgilisi, amcası Abbas’ı fidye vermeye davet etti. Abbas şöyle dedi:

– Ben Müslümandım. İçimden kararımı vermiştim. Amma Kureyi müşrikleri beni zorla getirdi.

Âlemin rahmeti buyurdular:

Sözünün gerçek olup olmadığını ancak Allah bilir. Doğru söylüyorsan ecrini Allah’tan görürsün. Lâkin açık olan şu ki, bizi yok etmek isteyenlerle beraber oldun!

Resuller Serveri buyurdular:

Yâ Abbas, nefsin ve kardeşlerinin oğulları için fidye ver!

Abbas’ta hayret:

– Beni o hâle getiriyorsun ki, ömrüm oldukça Kureyş’e avuç açıp dilenmem gerekiyor.

Abbas’ın bu yakınmasına karşılık Allah’ın Resulü öldürücü darbeyi indirdi:

– Yâ Abbas! Mekke’den çıkarken zevcene verdiğin altınlar ne oldu?

Abbas’ın gözleri dört açıldı, Abbas donakaldı. Gerçekten, sefere çıkarken zevcesine bir yığın altın vermiş ve sefer esnasında başına bir hal gelecek olursa, kendisi ve oğulları arasında paylaşmasını tenbih etmişti.

Bu sırrı bilen bir Abbas, bir karısı, bir de Allah…

Abbas’ın ruuna düşen ateş… Abbas haykırdı:

– Şehadet ederim ki Allah bir ve Sen de O’nun Resulüsün!

Abbas gönlüne düşen îman alevi ile, fidyelerini veren öbür esirler gibi Mekke2ye döndü. Fakat îmanını müşriklerden gizledi. İmana geldiği, Mekke’nin fethine kadar bilinmedi. Mekke’de Allah Resulüne gözcülük edecekti Abbas (r.a.)

***

Sonsuzluk çapındaki İslâm zaferinin büyük müjdesini Medine’ye Harise oğlu Zeyd götürdü. Büyük Bedr hamlesinden sonra İslâm aksiyonu bir ân gevşemeden köpürmekte devam etti… Mukaddes İslâm kılıcı küfür ormanını biçti de biçti. Bütün bu savaşlarda Hazret-i Ebû Bekir (r.a.) Allah Resulünün hemen yanıbaşında yer aldı. Varlık Nûrunu, malıyla canıyla, bütün ruhuyla destekledi…

Hidâyete ermiş ümmetin en ulu rahmeti Hazret-i Ebû Bekir’in (r.a.) İslâm’ı kabul ettiği zaman kırk bin dirhem nakid parası vardı. Allah’ın Sevgilisi ile Medine’ye hicret ettikleri zaman beş bin dirhemi kalmıştır. Bütün varlığını din ve Peygamber yolunda harcamıştır. Âlemde onun kadar sadakat sahibi bulunmaz. O, ne yüce bir gönüle sahiptir ki, Allah Resulü onun hakkında şöyle buyurur:

“Ebû Bekir bendendir, ben de ondanım. Ebû Bekir dünya ve âhirette kardeşimdir.”

Fâruk- Azam Hazret-i Ömer (r.s.) der ki:

– Allah’ın Resulü (Selâm üzerine olsun) sadaka vermemizi bize emrettiler. Bu emir, yanımda bir hayli mal bulunduğu bir zamana tesadüf etmişti.

Kendi kendime dedim ki, bugün Ebû Bekir’i hayır yapmada geçeceğim; zira onu hiç bir zaman geçememiştim. Hemen koştum, malımın yarısını Allah’ın Sevgilisinin huzur-ı saadetine getirdim. Kâinatın Tâcı sordu:

– Yâ Ömer, ailene ne bıraktın?

– Bu getirdiğimin mislini bıraktım, ey Allah’ın Resulü!

Bu sırada Ebû Bekir geldi ve bütün malını Allah Resulüne takdim etti. Âlemin Fahri O’na sordu:

– Yâ Ebâ Bekir, ailene ne bıraktın?

Sıddîk-ı Ekber, şu cevabı verdi:

– Ben, onlara Allah’ı ve Resulünü bıraktım!

Ben içimden dedim ki, artık Ebû Bekir’i hiçbir şeyde geçemeyeceğim…

Allah’ın Sevgilisi buyuruyorlar:

“Cennete bir adam girecek ki; ona: ‘Merhaba, bize hoş geldiniz!’ demedik hiçbir köşk ve çardak ehli kalmayacaktır. İşte sen bu kimsesin, yâ Ebâ Bekir…”

Exit mobile version