Site icon Karınca Misali

Artık “özgür” müyüz?

Müslümanlar olarak, dünyanın farklı yerlerinde zulümlere maruz kalıyoruz. Bu durum, Peygamber Efendimiz (a.s.m) döneminde de fiziksel şiddet, hakaret, ambargo dahil her alanda yaşanmıştı şimdi de maalesef yaşanıyor. Sadece bir kişi yani Efendimiz (a.s.m.) ile başlayan bu hak uğruna bedel ödeme, haktan taviz verilmediğinde, sosyolojik bütün dönemleri gölgede bırakacak şekilde bir aydınlanma destanına dönüştü.

Şu anda da dünyanın muhtelif yerlerindeki kardeşlerimiz, Türkiyemizden çok daha zor şartlarda, acı sınavlara tabiiler. Peki 1000 yıllık İslâm bayraktarlığının bakiyesinde yaşayan bizler torpilli miyiz? Tabii ki hayır! Bizler de imkânla sınanıyoruz. Özellikle de son 20 yılda, dünyevi anlamda yakalanan gelişme sonucu, farklı bir alanda sınanıyoruz.

Dedelerimiz hatta babalarımızdan dinleyerek büyüdüğümüz yoksulluk, fakirlik hikayelerini artık 1990 sonrası doğanlara aktarsak da bir anlamı olmayacak örneğin. Çünkü kendi belleklerinde algı olarak bu hikayeleri özümsettirecek ölçüleri yok. Bu bir yandan şükür sebebiyken bir yandan da iyi düşünülmesi gereken bir durum…

Artık…

Evet Müslümanlar, siyasi olarak temsil edildiklerini de düşündükleri bu gelişme döneminde artık inançlarından dolayı;

Peki sizce bu “gelişme, kalkınma” döneminin sebebi “adalet” veya “demokrasi” mi? Yoksa artık inançlarımıza göre yaşamadığımız için mi bu “haklara” kavuştuk?

Bu soruyu lütfen sindire sindire cevaplayalım… Mesela yukarıdaki maddelere bir de bu açıdan bakalım tekrar:

?…

Öz eleştiri yapalım mı Müslüman kardeşlerim? Ben alttaki maddelerin hiç de yaşanmadığını ve yıllar geçtikçe de daha arsız, daha riyakâr yaşandığını gözlemliyorum.

Etliye sütlüye karışmadığımız, “beni ilgilendirmez” dediğimiz için, mevcut kamusal alan anlayışında dışlanmıyor, 20 yılda yerleştiğimiz her alanda bir tanıdık, aracı vs. bulup ikna ettiğimiz için mi ihaleleri alıyor, bir puan daha yüksek almak için her türlü yalan ve küfrü işaretleyip, hocalara yalakalık yapıyor olduğumuz için “akademik” hayatta artık bize dur denmiyor olabilir mi?

Örneğin; kılık kıyafet yönetmeliğinde bir değişiklik yapılmış falan değil. İslâm’da da her ne kadar bazı gafiller “reform lazım” dese de hükümlerin değiştirilmesi mümkün değil. Peki karşılıklı iki kanun da yerinde duruyorsa, nasıl oluyor da biz baş örtülü olarak aynı kanunlarla bu kez eğitimde engellenmiyoruz? Ya devlet, kanunları tatbik etmiyor ve görevini yapmıyor ya da bizler baş örtüsüyle bedenimizi değil, tesettürün üstünü örttük ve artık İslâmî bir özelliğini bırakmadık?

Devlet makamlarında kanun ve yönetmelikleri takip etmek yerine popülist şovlar peşinde koştuğumuz ve her mesaide sosyal medyada şirinlik yaptığımız ve yolsuzluklarla, arsızlıklarla mücadele etmediğimiz için yükseliyor olabilir miyiz? Maalesef bazı valilerin kedi, köpek besleme fotoğrafları paylaşıp, günlerini maske avında geçirip sürekli “bakanın sosyal medya hesabını” da ekleyen paylaşımlarını görüyoruz her gün…

Özetle…

Özetle: Hep eleştirdiğimiz o “karşı cenah” gibi olduğumuz ve artık aynı imkânları ele geçirince onlar gibi yaşadığımız için, yani artık “onlar” dan olduğumuz için bu “özgürlüklere” kavuşmuş olabilir miyiz? Yani inananlarla, inanmayanların arasındaki o dipsiz uçurumu biz verdiğimiz tavizler ve çiğnediğimiz İslâmî hakikatlerle kapatmaya çalışıyor olabilir miyiz?

Müslüman, kendisini “karşı” tarafa göre tanımlamaz ve dizayn etmez, edemez. “Karşı tarafın” daha cahil, daha günahkar, daha arsız, daha hırsız olması onu yüceltmez veya yanlışlarının özrü olamaz. Çan eğrisi uygulanmıyor mahşerde… Oy çokluğuyla haramlar, helal olmaz. Hiçbir bahane Allah’ın kulluğundan çıkmamız için geçerli değildir. Allah’ın kulluğundan çıkan her şeyin kulu olmaya aday bir köle olur. “Onlar daha çok çalıyor, onlar da şu arabaya biniyor, şöyle yaşıyor …” gibi cümleler, sadece kabahati büyütür.

Hadi “demokrasiyle”, “adaletle” yüzleşelim bakalım. Gerçekten inanç değil, inandığımız gibi yaşamak ve inandığımız dinin hükümlerini ifade etme özgürlüğü var mı? Hadi parti genel başkanımızın yanlışına yanlış diyelim, “bizimkilerin” yaptığı yanlışa müdahale edelim veya “boş verip” karşı taraftakilerin hatalarını bulup laf sokmaya devam edelim. Tercih bizim ama unutmayalım; ödeyeceğimiz bedel de bizim! Alemlerin Rabbi, hesap gününün Sahibi olan Allah, hâşâ algıyla vs. aldatılamaz. O Adil-i Mutlak, Hâkim-i Mutlak, Kadîr-i Mutlaktır.

Rabbim, bizi her namazın her rekâtında okuduğumuz “yalnız Sana kulluk eder ve yalnız Senden yardım dileriz” ayet-i ile amel edenlerden eylesin. Amin

Fatih SAFİTÜRK – 06.12.2020

Exit mobile version