Site icon Karınca Misali

Evrim Teorisi Hakkında Rapor Özeti

(Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı Raporunun özetini ihtiva eden Milli Eğitim Basımevi tarafından 1985 yılında basılan nüshadan çok uzun olmaması için kısım kısım paylaşıyoruz. Hemen her paragrafa ilişkin kaynak da veriliyor orjinal nüsha da bu kaynakları da es geçiyorum. Merak edenler iletişimden talepte bulunurlarsa kaynakları da detaylı paylaşabiliriz.)

Darwinizm veya geniş manasıyla evrim teorisine göre; “cansız maddelerden tesadüfen bir canlı teşekkül etmiş, ondan da günümüzdeki çeşitli canlılar meydana gelmiş, en nihayet maymundan insan hasıl olmuştur.” (Hakikat için tıklayabilirsiniz / Tabiat Risalesi)

Bu iddialara ait inandırıcı delil var mıdır? Ortada sadece bir takım yorum ve tahminlerden başka bir şey yoktur.

Bunu dikkate alan evrimciler, Neo – Darwinizm (Yeni Darwinizm)’i ortaya attılar. Fakat onun da öncekinden çok farklı olmadığı ve problemlere çözüm getirmediği anlaşıldı.

Evrimcilerin, evrime delil olarak ileri sürdüğü; mutasyon, embriyolojik deliller ve körelmiş organların artık ciddi bir esasa dayanmadığı ve yeni bir türün meydana gelmesinin mümkün olmadığı ortaya çıktı.

Gerek aşağı yapılı ve gerekse yüksek yapılı organizmalarda; evrimcilerin ileri sürdüğü gibi, akrabalık bağlarını ortaya koyan fosil materyallerin bulunmadığı, şimdi bizatihi evrimciler tarafından da ifade edilmekte.

İnsanın atasıyla alâkalı olduğu ileri sürülen materyallerin bazı sahtekârlıklar ve spekülasyonlar üzerine bina edildiği, elde güvenilir hiç bir fosilin bulunmadığı, bu sahadaki yayınlarla gün ışığına çıkmıştır.

Bütün bu noksanlıklara rağmen, evrim teorisinin tek taraflı ve ısrarla müdafaa edilmesinin altında, teorinin materyalist felsefeye âlet edilme gayretlerinin yattığı, bu sahada otorite olan ilim adamları tarafından da açıklanmaktadır.

Evrim konusunda söz sahibi ilim adamlarının büyük bir ekseriyeti tarafından bir çok eksik ve tutarsız yönleri ortaya konmuş bulunan bu teoriyi, kanun gibi takdim etmek, en azından tarafsız ilim anlayışıyla bağdaşmaz.

Evrim Teorisinin Kritiği

…..

Darwin de ileri sürdüğü görüşleri hakkında kesin bir bilgiye sahip değildir. Nitekim, 22 Mayıs 1863 te yazmış olduğu bir mektubunda şöyle der:

“Aslında şu anda tabii seleksiyon teorisindeki iddia, genel düşüncelere yaslanmak mecburiyetindedir… Teferruata indiğimiz zaman, hiç bir türün dahi evrim neticesinde değiştiğini ispat edemeyiz. Mevcut değişmelerin ise, teorinin temelindeki izahta olduğu gibi, türün mükemmelleşmesine yarayan değişmeler olduğunu gösteremeyiz. Ayrıca, neden bazı türlerin değişip diğerlerinin değişmemiş olduğunu da açıklığa kavuşturamayız.”

Sadece Darwin değil, O’nun teorisini benimseyen araştırıcılar da Darwinizmi destekleyen yeterli delilin bulunmadığını zaman zaman ifade etmişlerdir. Bunlardan S.Bateson, 1921 yılında Amerikan İlmî İlerleme Birliği’nin Toronto’daki toplantısında şunları dile getirmiştir:

“Talebeler bize, türlerin menşeini izah etmemiz için sorular sordukları zaman, doğru dürüst bir cevap veremiyoruz… Çalışmaların neticesinde yeterli delillerin bulunabileceğine inanmıştık. Şimdiye kadar ki araştırmalar sonucunda herhangi bir müspet netice elde edilemediği gibi, menfi sonuçlar da inkâr edilemeyecek kadar çoğalmıştır.”

İngiliz paleontoloji Prof. H. F. Osborn’un evrimi değerlendirişi oldukça oldukça dikkat çekicidir. Şöyle der:

“Evrimin sebeplerini anlamakta her zamankinden daha çok tereddüt içindeyiz. Buffon, Lamarck, Darwin, Weissmann ve De Vries’in teorileri birbiri ardınca çürümüştür. Bizim şu anda söyleyebileceğimiz tek şey, tabiatın, ihtimaller ve deneylerle vakit kaybetmeyip, hayat mekanizmasını yaratıcı gücü vasıtasıyla çalıştırmaya devam ettiğidir.”

Rapor içeriği evrim teorisinin bütün argümanlarını tek tek ve detaylı olarak çürüterek devam ediyor. Devamında 5nci bölümde soruyor…

Evrim Teorisi Niçin Israrla Müdafaa Edilmektedir?

Evrim teorisi, ileri sürüldüğü sahada dahi hiç bir meseleye ciddi bir çözüm getiremediği halde, niçin ısrarla savunulmaktadır? Bunun cevabını da isterseniz yine bazı evrimcilerle diğer ilim adamlarından dinleyelim.

Bu hususta, İngiliz biyoloğu evrimci Matthews, Darwin’in “Türlerin Orijini” adlı kitabının 1971 yılı baskısının önsözünde şunları söyler:

“Evrim düşüncesi, biyolojinin belkemiğini teşkil eder. Böylece biyoloji, yaradılış hususunda özel bir pozisyonu olan ve ispatlanmamış bulunan bir teori üzerine bina edilmiş bir ilimdir. Bu evrim teorisi bir ilim mi, yoksa bir inanç sistemi midir? Bu haliyle evrim teorisi bir inanç sistemidir. Çünkü delillere değil, kabullere dayanmaktadır.”

Evrim üzerinde on beş yıl çalışmış bulunan Amerikalı Prof. T. Gish de şu değerlendirmeyi yapmaktadır:

“Peşin hükümle karar verme düşüncesi, evrim teorisinin kabulünde önemli bir unsurdur. Bir çok ilim adamının evrimi kabul etmesinin sebebi; bu teorinin bütün canlıların yaratılışını materyalist ve tabiatcı bir düşünce ile izah etmesindendir. Çünkü bunlar, materyalizme ve tabiata inanmaktadırlar.”

Lunn, meşhur anatomi profesörü Thomas Dwight’ın şu sözlerini naklediyor:

“EVRİM KONUSUNDA KURULMUŞ OLAN DİKTATÖRLÜK, MESELENİN DIŞINDA OLANLARIN TAHMİN EDEMEYECEĞİ KADAR DESPOT HALE GELMİŞTİR. SADECE DÜŞÜNCE SİSTEMİMİZİ ETKİLEMEKLE KALMIYOR; AYNI ZAMANDA TERÖR ÇAĞLARINI ARATAN BİR BASKIYI DA SÜRDÜRÜYOR. ACABA BİLİM DÜNYASI LİDERLERİNDEN KAÇ TANESİ DÜŞÜNCELERİNİ AYNEN AÇIKLAYABİLİRLER” (Şu anda da “salgın” ve “aşı” için daha da baskıcı bir versiyonu yaşanmıyor mu?)

Raporun “Sonuç” kısmında evrimcilerin itiraflarını bile yok sayan “bizim gavurların” ifadeleri de var:

Sonuç

Günümüzdeki binlerce canlı çeşidinin geçmişini açıklamak maksadıyla ortaya atılmış olan evrim teorisi, T. Dobzhansky ve G. S. Simpson gibi dünya çapında meşhur evrimci biyologların kendi itiraflarından da görüleceği gibi, canlıların geçmişini açıklayamamakta ve günümüzde yaşayan çeşitli türlerle geçmiş nesiller arasında bir bağın varlığını kesin olarak ortaya koyamamaktadır. Dolayısıyla bu teori, sadece şahsi yorum ve tahminlere dayalı kalmıştır.

İşin en üzücü yanı, bu teorinin bazı spekülasyonlarla materyalist ve dinsiz felsefeye âlet edilmiş olmasıdır. Bunda ilim adamlarının çoğu müttefiktir. Hatta evrimcilerin kendi itirafları da bu yöndedir.

150 Yıldır tartışılan ve materyalist felsefeye âlet edilen böyle bir teorinin ders kitaplarımızda bir kanun gibi takdim edilmesi, en azından gençlerimizin tarafsız ilmî muhakeme ve düşünceden yoksun, tek yönlü ve şartlandırılmış olarak yetişmelerine sebep olmaktadır. Bu sözlerimiz kuru bir iddia olarak değerlendirilmemelidir.

Milli Eğitim Bakanlığınca 1979 yılında neşredilen Modern Biyoloji kitabı (Sevinç Karıl ve ark.)’ından bir kaç cümle sanırım bize hak verdirir mahiyettedir:

“İnsanın bilinen en eski atası, Afrika ve Hindistan’da bulunmuş çene ve diş fosillerinden tanınan Remapithecus (Kuyruksuz maymun)’dur.” (S.422)

“… Australopithecus robustus büyümemiştir. Günümüzün bitkilerle beslenen gorilleri gibi soyu tükeninceye kadar değişmeden kalmıştır. İnsanın büyük amcası olarak düşünülebilir. Australopithecus africanus (Afrika maymunu) zamanla değişmeye devam etmiş ve sonunda insanssı olmuştur. Böylece en eski büyük babamızdır.” (Sayfa 427)

Bu iddiaları destekleyen delil nedir? Sadece neye at olduğu tam bilinemeyen bir çene ve bir kaç diş.

Modern Biyoloji kitabında Prof. Wassmann da şunları söylüyor:

“Toplumu aldatmak kastıyla, insan neslinin hayvanlardan gelmiş olduğuna Pithecanthropus gibi menşei meçhul yaratıkları ileri sürmek, gerçeğe yapılan bir tecavüzdür.”

(Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığı / 1985)

*Bu raporu hazırlatan ve hazırlayanlardan Allah razı olsun. Amin

Exit mobile version