Koçi Bey‘in IV.Murad’a arz ettiği raporunun Devlet Yöneticileri, yakınlarına ilişkin kısmından… Eserin Osmanlıca olması sebebiyle orijinal metin yerine özet bir tercümesini paylaşabiliyoruz. Latin harfli basımının, konuyla ilgili ilk sayfalarının görüntüsü, bu yazının öne çıkan görselidir.
Koçi Bey burada “önceki dönem/sultan” ile kıyaslama yaptığında genelde 1 asır öncesini yani Sultan Süleyman dönemini nazara vermektedir. Paylaştığımız maddeler o dönemlerin özelliklerini içermektedir. Demek ki sonrasında bu hususlar korunamamış…
- Padişah, bizzat “Divan-ı Humayun” (bakanlar kurulu) başkanlık etmezlerse de seferlere bizzat katılırlardı. Bazı bakanları ile bizaat görüşüp iletişim kurarlar ve ahvali öğrenirlerdi. İstirahat zamanlarında İstanbul’u bizzat gezerler ve ahvali kontrol ederlerdi. Bu şekilde bir çok konuyu işitirler ve bizzat haberdar olurlardı.
- Vezirler uzun süreler görev yaparlar ve bariz bir suç olmadığı takdirde azledilmezlerdi. (Burada görevlendirmeleri de padişah yaptığı için sonuçta bunun padişahın kusuru olduğuna işaret ediyor. Yine risalenin farklı konularında aynı mantığı daha da net ifade ettiği yerler var. Ne yazık ki o zamanlar padişahların halka vezirleri şikayet edip, “aldanmışım” deme özgürlükleri yokmuş demek ki…) Uzun süren görevler tecrübe sağladığı için faydalı olurdu.
- Padişahların sohbet arkadaşları ve yakınlarının, vezirler hakkında konuşma hakları yoktu. ( Örnek veriyor: Veziri hafife alan bir konuşma yapınca Mehmed Paşa’nın, rütbesinin alındığı ve İstanbul dışına sürgün edildiğini; bir daha da huzura çıkamadığını yazıyor.)
- Önceden beylerbeyi, sancak beyi gibi makamlardakilerin hizmetçileri, para ile satın alınmış kölelerden olurdu. Halktan kimse bu hizmetçiliklere alınmazdı. (Türk’e uşaklık yaptırmamak için değil tabii ki;)
Bu görevlere halktan alım yapıldığında:
- Bu hizmetçiler ve evlatlarının halktan seçilmeleri yani vergiye tabi halktan olmaları halinde hazinede vergi kaybı oluşur.
- Halktan bu görevlere alım yapıldığında asker kaybı olur.
- Bu hizmetlilerin bir daha halka karışması yasak olduğundan, eşkıyaya ve asilere karışma durumları ortaya çıkar.( Bu şekilde eşkıyalara katılıma ilişkin örnek de veriyor.)
- Devletin başlıca hizmetlerine getirilecek olanlar; tecrübeli, görgülü, çalışkan, istikametli ve dindar kimlerden seçilir ve rüşvetin önü kesilirdi.
- Ve cürmü, günahı net bir şekilde ortaya çıkmayan görevden alınmazdı. Sancak beyleri ve beylerbeyleri yirmişer, otuzar yıl aynı görevlerinde kalırlardı. Bu sayede istikrar sağlanır ve sefer zamanı ciddi sayılarda cengaver sağlarlardı. İsyan gibi durumlarda merkeze daha haber gitmeden, asilerin kellesi giderdi.
- (İkinci Bayezid döneminden örnek veriyor. Hırvat hakimin sınırı aşıp “memaliki islamiyye” ye(islam memleketleri) hücum edip gelirken, Bosna Sancağı’nda Vali olan Yakub Bey tarafından, hemen müdahale edilip, kellesini sultanın önünde yuvarladığını yazıyor. Buna benzer birçok sorunda ordu haricinde beylerin bu tip çok ciddi katkılar sağladıklarını örnekleriyle veriyor.)
- Önceki padişahlar zamanında sarayın günlük işlerinden sorumlu olanlar da sancaklara, beyliklere hayır yapan, görgülü, görmüş geçirmiş kimselerdi. Bunlar divan katibi kalem sahipleri, kainattaki sırlara ilişkin rakamlar üzerine ehil, kanuna bağlı, mahir ve dış ilişkilerde mektup yazmaya kadir kimselerdi.
Liyakat Standartları
- Arazi, vergi kayıtlarını tutanlar ve maliye katipleri vukufiyet sahibi, istikametli, şuur sahibi ve sadık olanlardı. Dergah-ı Ali Çavuşları diğer ülkelerde elçilik yapabilecek kabiliyetteydiler. Böyle her zümrenin bir standartı olup eksik, fazla kabul edilmezdi. Bunların hepsi istisnasız sultanın katıldığı seferlere de katılırlardı.
- Kapucubaşlarının vs. aldıkları toplam maaşta bir üst limit vardı. Bu limitten sonra maaş alamazdı. Yine hanedan üyesi kızlara veya padişah eşlerine verilen arazilerde de yine üst limitler belirlenmişti.
- Dilsizler, cüceler vs. padişah dostları kim olursa olsun 3 aylık ücret alır ve vergilerden muaf olurlardı.