Bundan üç yıl kadar önce, bir caminin kütüphanesinde kalma imkanım olmuştu. Caminin yaz Kur’ân kursuna gelenler ağırlıklı olmak üzere çocuklar ve gençler camiye geldiklerinde kütüphaneye davet ederdim. Orada tanışır ve kısa sohbetler yapardık.
Yaş grubu okul öncesinden orta öğretime yükseldikçe, tam aksi olarak gerçek hayatı tanımlama, kendini tanımlama gibi temel konularda sıkıntıların arttığını gözlemlemiştim. On kişilik orta öğretime giden genç grubunda, kendi isminin manasını bilen sadece bir iki kişi çıkmıştı örneğin. Oysa daha küçük yaş gruplarıyla; kainatı, Allah’ın bizi neden yarattığını veya bize ihsan ettiği nimetleri konuşabiliyorduk…
Bu hatıra tek gösterge olmamakla birlikte, zaman geçtikçe daha yoğun hissettiğimiz bir gerçeğin habercisi…
Okullara, masum, ter temiz, özgün düşünebilen, farklı kültür ve örf özellikleri taşıyan, her biri bir dünya olarak gönderdiğimiz yavrularımız, zaman içinde bizlere; ahlaksızlığı normal gören, aynı şeylerden hoşlanan, aynı giyinen, saç şekilleri dahi aynı, örfüne, kültürüne, dinine yabancı seri üretim robotlar olarak geri veriliyor.
Çocuklarımızı, güzelliğe dair içlerinde ne varsa alınmış, dünyadaki kötülüğe, çirkinliğe dair ne varsa yüklenmiş olarak ve hiçbir konuda ihtisas sahibi de olmadan bizlere iade ediliyorlar. Ne bakanlık, ne okul yönetimleri, ne de öğretmenlerin hiç sorumluluk almadıkları, hesap vermedikleri bir işleyişin olduğu ülkemizde; ihale “ilgisiz” ailelere bırakılıyor. Asıl sorumlular ise, bu vahşetten beslendikleri için sürecin devamı adına sessiz ve hatta bu süreci destekler tarzda hayatlarına devam ediyor.
Ne de olsa, bütün kamu görevleri gibi “kutsal” meslekler ve yine devlet tarafından popüler gündeme göre “kutsal” ilan edilen meslek çalışanlarına alıştık. Her şeyin hesabını sandıkta sorabileceğimiz yalanıyla uyutuluyoruz!
Bu genç kıyımına, bu nesil katliamına sivil toplum kuruluşları da, çare aramıyor. Ve tabi akademi camiamızda bu rezilliğin en üst seviyede benimsendiği yerler olarak, “goygoylu” maaş ve “titr” avında…
“Gençleri anlamama, çağı kavrayamama” gibi sözde öz eleştirileri ile olgun tavırlar sergileyip, bu katliamı normalleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.
Basın/yayın, sosyal medya vs. zaten iblisin uşaklığı için kurulmuş ve toplum mühendislerinin paralı askerleri…
Görmezden gelinen acı gerçekler!
Ortada, ilk okul çağına inmiş uyuşturucu kullanımları, her türlü sapıklık varken; hiçbiri yaşanmıyormuş gibi sınav puanı takip eden bir güruh var. Bahsetmekten haya edeceğimiz, inanç, düşünce hatta cinsiyet dahil her konuda bütün değerlerin ayaklar altına alındığı, vakıalar okullarımızda yaşanıyor. Çocuklarımız ve gençlerimizin bu rezillikleri kitle halinde yaşama imkanı sağlayan en önemli ortam OKULLARDIR!
Yine okullardaki öğretmenlerin de büyük kısmının değerler konusundaki ahvalleri öğrencilerden pek farklı değil. Bırakın olumlu örnek model olmayı, kılavuz karga gibi, niteliksiz, ahlaksız, adepsiz hatta dinsiz öğretmenler okullarda iblisin askerliğini yapıyor. Hem de finansları zorla biz karşılatılarak…
Evet biz ailelerin tabii ki, bu tabloda çok büyük payı var. Daha doğrusu VARDI! Ama yeni kanun ve yönetmeliklerle kadınlar, yani çocukların ilk öğretmenleri aileden uzaklaştırıldı ve yavrulara rahat musallat olunma imkanı sağlandı.
Evlenme oranlarının boşanma oranlarını geçtiği şehirlerimiz sürekli artıyor. Yani sistemin suç atacağı AİLE kalmayacak bu şekilde devam ederse. Aile, Kadın ve bahse konu ifadelere ilişkin veriler de içeren analizler için tıklayabilirsiniz: https://karincamisali.com/2020/12/istanbul-sozlesmesi-degerlendirmesi/18/gundem/
Sokakların, parkların kepazelik yerlerine döndüğü, bırakın sözde “ergenlik” problemlerini, cins hatta tür problemlerinin yaşandığı bir zamanda yaşıyoruz. Yani öyle, “gençleri anlamak lazım” veya “teknolojiyi doğru kullanmayı öğretmeliyiz” geyikleriyle çözülecek gibi değil mesele…
Teknolojiden ve nasıl yönetildiğinden, kimin yönettiğinden ve ülke olarak bizim bu sürecin neresinde olduğumuzdan habersiz cahil, sözde “eğitimciler” in bu “ortamcı” cümlelerine itibar etmeyiniz.
Evlatlarımızı, geleceğimizi kaybediyoruz… Hem de öyle rast gele değil… Bilinçli, profesyonel ve planlı bir şekilde bizden çalıyorlar yavrularımızı!
Bizlerin buna en güçlü şekilde tepki vermemiz gerekiyor. Hepimizin sosyal olduğu ortamlar mutlaka vardır. İş yerlerimiz, Camilerimiz, sivil toplum kuruluşları ki buna eğer varsa üye olunmuş siyasi partiler de dahil, bu dertle dertlenme yerlerimiz olmalı.
Sizin başınıza henüz gelmemesi size teselli vermemeli! Dünya üzerindeki bir yavrumuzun hayatına bu anlamda dokunabilmek bile çok önemli. Malumdur ki “Def-i şer, celb-i nef’a racihtir.” önemli bir kaidedir. Yani öncelik zararı önlemeye verilir. Menfaat elde etmek sonra gelir.
Bir grip virüsünde bile uzaktan eğitime geçildi. Yavrularımızın hem dünya hem ahiret hayatlarının kararmasında maalesef en büyük etken olan, “ortamları” okullar teşkil ediyor. Kitle psikolojisine kapılan yeni nesiller, kitle yönetim uzmanları tarafından sürekli yanlışa yönlendiriliyor.
Gerçek çağın doğrularını içeren bilimi, ilmi tabii ki çocuklarımıza ve gençlerimize ulaştırmamız lazım. Buna göre düzenlenen müfredatlar ve buna göre yetiştirilmiş öğretmenler ile doğru ortam ve koşullarda bu tabii ki sağlanmalı. Ama BUNU BECEREMEDİK! Bunu yok sayamayız. Zararın neresinden dönülse kârdır. Bu sağlanana kadar da benim önerim:
Temel eğitim konuları hariç derslerin iptali ve bu temel konularda da uzaktan eğitim verilmesidir!
BIRAKALIM ÇOCUKLAR EĞİTİMİ AİLEDEN, MAHALLEDEN VE SÜLALEDEN ALSINLAR!
100 Yıldır şu an denenen metotlar denendi ve sonuç hep daha kötüye gidiyor. Ne bilim üretebiliyoruz, ne kültür ne ahlak!
ÖZÜMÜZE DÖNELİM. RABBİMİZLE AÇILAN ARAMIZI TÖVBE İLE TAZELEYELİM. O’NUN EMİR VE YASAKLARI İLE HAYATI TANZİM EDELİM VE DÜNYAYI YARADILIŞ GAYESİNE UYGUN HALE DÖNDÜRELİM İNŞALLAH!
Bu konuda da önce def-i şerden başlamamız gerekiyor.
Alemlerinin Rabbi olan Allah’ımızın emir ve yasaklarıyla çelişen bütün kanun ve yönetmelikler ivedi kaldırılmalıdır.
Hem Allah var deyip, Kur’an var deyip, sünnet var deyip hem de yokmuş gibi yasa, yönetmelik veya müfredat tanzim edilmez. Edilmişse de revize edilir. Madem “demokrasi” var. O menfaate ve her türlü şirretlikte birlikte kalkan vekil elleri, bu kez “Hakk” için kalkar ve yasalar cumhuriyete uygun şekilde cumhurun talebine göre; inançlar esas alınarak düzenlenir!
Biz cumhur olarak bunu talep etmeliyiz. Bu en temel hakkımız.
Selam ve duâ ile…
Fatih SAFİTÜRK – 10.05.2022
Allah razı olsun.
Amin, ecmain inşallah.