Günümüzde bazı kimseler cuma namazının kılınabilmesi için halifenin izninin şart olduğunu ileri sürerek memleketimizde cuma namazı kılınamayacağını iddia etmekte ve cuma namazı kılan Müslümanları bu ibadetten vazgeçirmek için gayret göstermektedirler. Bu iddianın bir hakikati var mıdır?
İddianın cevabına geçmeden önce şunu ifade edelim ki, cuma namazı Şeâir-i İslâmiyye’nin en büyüklerinden biridir. Ve farziyeti Kur’an, Hadis ve İcma ile sabit büyük bir ibadetttir.
Cenab-ı Hak Cuma sûresinde “Ey iman edenler, cuma günü (Cuma) namazı için çağrıldığınızda Allah’ın zikrine koşun ve alış verişi bırakın. Biliyorsanız bu sizin için daha hayırlıdır.” buyurmaktadır. Bu âyet-i kerime ile, cuma vakti geldiğinde dünya işleriyle meşgul olmak; hür, sıhhatli ve mukîm (misafir olmayan) her akl-ı bâliğ erkeğe haram kılınmıştır.
Peygamber Efendimiz de birçok hadîs-i şeriflerinde cumayı kasden terk edenleri tehdid buyurmuşlardır. Bunlara nümune olarak birkaçını takdim edelim:
“Bir takım kimseler cuma namazını terk etmekten mutlaka vazgeçsinler. Yahutta Allahü Teâlâ onların kalplerini muhakkak mühürleyecektir. Sonra elbette onlar gafillerden olacaklardır.” (Müslim/19)
“Muhakkak istedim ki bir adamın insanlara namaz kıldırmasını emredeyim, sonra cumaya gitmeyip evlerinde kalan kişilerin evlerini ateşe vereyim.” (Müslim)
“Üç cumayı aldırmayarak mazeretsiz terk eden kimsenin kalbini Allah mühürler.” (İbn-i Mâce)
…
Sultanın İzninden Kasıt Nedir?
Evvela, fıkıh kitaplarımızda cuma namazı kılınması için halifenin izni olduğuna dair hüküm mevcut değildir. Sadece İmam-i A’zam Hazretleri cumanın edasının şartlarından birini, “Sultanın yahut onun vazifelendirdiği birisinin kıldırması” olarak kabul (içtihad) etmiştir. Görüldüğü gibi bu şartta, halifeden değil sultandan, yani devlet reisinden söz edilmektedir. Eğer sultan yerine halife esas alınsa, bugün dünyanın hiçbir yerinde cumanın kılınmaması icap edecektir.
Kuhistanî “sultan” ın mutlak zikredildiğine dikkati çekerek şöyle buyurur:
“Sultan’ın mutlak olarak zikrolunması (yani müslim, gayr-i müslim, erkek, kadın gibi bir kayıt konulmaması) işaret eder ki sultanın Müslüman olması şart değildir. Hem sultanın izninin şart olması böyle bir izni almanın mümkün olduğu haller için söz konusudur. Zaten sultandan izin almak mümkün olmadığı takdirde, “Sultanın izni şartı” ortadan kalkar. Müslümanlar herhangi bir kişinin etrafında toplanıp cumalarını kılabilirler.”
İmam-ı Şafii, İmam-ı Mâlik, İmam Ahmed b. Hanbel ve Hanefî müçtehidlerinden İmam-ı Muhammed ve İmam Ebû Yusuf cumanın kılınmasında sultanın izni gerekmediği içtihadındadırlar. Bu zatlara göre, bu noktada diğer namazlarla cuma namazının farkı yoktur. Vakit namazlarında sultanın izni gerekmediği gibi cumada da gerekmez.
İmam-ı A’zam’ın diğer müçtehidlerden farklı olarak sultanın iznini şart koşmasının hikmeti, Bedayi, Mebsut ve Zeylâî gibi fıkıh kitaplarında şöyle beyan edilmektedir:
“Cuma namazında kalabalık bir cemaate karşı hutbe okumak şeref vesilesi sayıldığından, birçok imtiyaz sahibi kimselerin bu şerefe nail olmak için yarışmaları çekişme, fitne ve kargaşalığa sebep olacağı ve dolayısıyla cumanın tehiri veya kılınmaması ihtimalinin belireceği endişesiyle İmam-ı A’zam sultanın ya da onun tayin ettiği kimsenin kıldırmasını şart koşmuştur. Tâ ki, intizamın sağlanmasıyla huzur ve sükûn içerisinde cuma ifa edilebilsin.”
…
Elmalılı Hamdi Efendi ise tefsirinde bu manayı teyiden şöyle buyurmaktadır:
“…(Cuma) büyük bir cemiyetle kılınacağından kimin kıldıracağında münazara ve fitne melhuzdur. Fitne ise cumanın tatiline sebeptir.” (Hak Dini Kur’an Dili C/7, S/4984)
İmam-ı Gazalî Hazretleri de İhyâu Ulûm’un “Cumanın Faziletleri Bahsi” nde “Cuma için ne sultanın hazır olması, ne de izni şart değildir. Fakat izninin olması müstehaptır, daha güzeldir.” buyurur.
Hayret ve teessüfü mucibtir ki, bazı kimseler İmam-ı A’zam’ın cumanın terk ve tehir edilmesi endişesiyle koyduğu bu şartı, Hz. İmam’ın bu husustaki hassasiyetine bütün bütün zıd olarak cumanın tamamen terkine delil ve vesile yapmak istemektedirler.
Şunu da ayrıca belirtelim ki, dört mezhepte de köle ve misafire cuma farz olmadığı halde, bunlar cuma namazını kıldıkları takdirde, öğle namazları üzerlerinden kalkar. Cuma namazları kabul olunur.
…
Ömer Nasuhi Bilmen de Büyük İslam İlmihali’nde “Veliyyü’l-Emr veya onun me’zun edeceği bir zat bulunmayan bir yerde, mesela dar-ı harbte cemaat-ı müsliminin tensibiyle içerinden biri cuma namazını kıldırabilir.” demektedir.
…
MEHMET KIRKINCI / Darü’l-Harb nedir? – 1994