Helâl, Haram ve Şüpheli Şeyler – 2

Helâl ve Haramın Dereceleri

Helâlin bazı dereceleri vardır, hepsi bir değildir. Çünkü bazıları, bazılarından daha temizdir. Bunun gibi haramlar da bazıları bazılarından daha ağır ve daha pistir. Tıpkı bir hastaya hararetli şeyler zararlı olunca, harareti fazla olanın zararı fazla olur. Hararetin dereceleri çeşitlidir. Çünkü bal ile şekerin harareti bir değildir. Haram da böyledir.

Müslümanların haram ve şüphelilerden kaçınmaları beş derecedir:

Birinci Derece

Bütün Müslümanların vera‘ıdır. Şöyle ki, zahir fetvaya göre, haram olan şeylerden uzak durmalıdır. Bu vera‘nın en aşağı derecesidir. Bu derecedeki vera’dan el çekenin (harama düşenin) adaleti bâtıldır. Ona fasık ve âsi denir.

Bu makamın da çeşitli dereceleri vardır. Çünkü bazı kimseler, bazı kimselerin malını fasid akid; fakat gönül rızasıyla alır. Gerçi bu haramdır. Fakat gasp ile alınan malın haramlığı bundan daha şiddetlidir. Ve eğer bir öksüzden veya bir fakirden gasp ederse, haramlığı daha da şiddetli olur. Fasid akid de eğer riba sebebiyle olursa, riba sebebiyle olmayandan şiddetli olur. Gerçi her ikisine de hara denir. Haramlığı fazla olan akıbetinin tehlikesi de fazla olur, af ümidi daha az olur.

Nitekim şeker hastası bal yese, onun tehlikesi çoğalır. Kıvama gelmiş şekerden fazla yiyenin tehlikesi, az şekerli yiyenden daha çok olur. Velhasıl hangi şey helâl ve hangi şey haram olduğunu etraflı olarak ancak fıkıh ilmini kavrayan bilir. Herkese de fıkıh ilmini kavramak farz değildir. Çünkü geçimi, ganimet ve cizye malından olmayanın onların bahislerini okuması lazım olmaz. Belki herkese muhtaç olduğu ilim lazımdır.

Mesela, eğer geçimi alış-verişten sağlanıyorsa, alış-veriş bilgilerini bilesi farz olur. Eğer kiralama (icar) ile olursa icarlama ilmini bilmesi farz olur. Her mesleğin bir ilmi vardır. Geçimi hangisinden ise, onun ilmini bilmesi farz olur.

İkinci Derece

İyilerin vera’ıdır ki, onlara salih denir. Bunlar, müftünün “haram değildir, fakat şüphelidir” dediği şeylerden de sakınan kimselerdir.

Şüphe de üç kısımdır:

Bazısından kaçınmak farzdır. Bazısından farz değil, müstehabtır. Kaçınılması farz olan birinci derece, müstehab olan da ikinci derecedir. Üçüncüsünden kaçınmak da vesvese ve faydasızdır. Mesela, av etini yerken belki başkasının mülküdür diye kaçınmak, veyahut ariye (ödünç) evinde otururken, belki sahibi öldü, varislerin eline geçti diye evden çıkmak… Bunun gibi kaçınmalar, bir delil olmadıkça vesvesedir, amel etmeye yaramaz.

Üçüncü Derece

Perhizkârların vera’ıdır ki, bunlara müttaki denir. Bunlar haram ve şüpheli olmayıp fakat onlara yol açabilen şeylerden sakınan kimselerdir.

Nitekim Peygamberimiz buyurur ki: “Kul, tehlikesiz şeylerden, tehlike olma ihtimali ile sakınmadıkça müttakiler derecesine ulaşamaz.” Hz. Ömer buyurdu ki: “Biz bir haram korkusundan dokuz helâlden kaçınırız.”

Bil ki, dünya ziynetine ve süsüne raci olup onunla meşgul olmak, zararlı başka şeylere yol açar. Hatta helalden doya doya yiyenler bile takva derecesinden mahrum kalır. Zira helaller silsilesi şehveti tahrik edip kalbe bozuk fikirler verebilir. Dünya ehlinin malına, bağına ve evlerine bakıp imrenmekte de, dünya hırsının harekete gelip dünyalık toplama ve haramlara yol açmak korkusu olur. Bunun için Peygamberimiz buyurur: “Dünya sevgisi bütün günahların başıdır.”

Bil ki dünya malı mübahtır. Ona sevgi bağlamak kalbi mağlup eder ve çok mal toplamaya sevk eder. Günah işlemeden çok mal toplama da mümkün olmaz. Hatta kalbinde Allah’ın zikri unutulur. Bütün felaketlerin başı da Allah’ın zikrinden gafil kalmaktır.

Ahmed bin Hanbel‘e: Camileri ve evleri kireç ile yapmak hususunu sordular. Buyurdu ki: “Toz toprak olmaması için camilerin ve evlerin zeminini kireçle ıslah etmek câizdir. Fakat ziynet kasdıyla duvarları kireçle yapmak câiz olmaz.”

Dördüncü Derece

Sıddıkların vera’ıdır. Onlar, helal olan şeylerden sadece harama müncer olduğu için değil, belki onu meydana getiren sebeplerden birinde işlendiği için sakınan kimselerdir. Mesela: Bişr-i Hafi sultanların yaptırdığı çeşmelerden su içmezdi.

İMAM GAZALİ/KİMYÂ-YI SAÂDET/ Dördüncü Asıl

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!