İklim Kanunu, İklim Değişikliği Meselesi ve Gelinen Süreç Analizi

İklim değişikliği ve bu dayanak gösterilerek yürütülen, çok kapsamlı ve insanlığın, hatta canlı cansız bütün varlıkların yaratıldıkları andan beri işleyen nizamlarını tehdit gören ve tehdit eden bir grup sözde insanlık için dertlenen insî şeytanlar ile karşı karşıyayız.

Dünyayı biraz takip eden kardeşlerimizin malumu olduğu üzere, “Tek devlet, tek aile vs..” gibi sloganlarla Tek Yaratıcı hariç her konuda insanlığı, kendilerini farklı kılan bütün özelliklerinden arındırma ve “TEK ELDEN” sömürme/yönetme projesi devletler eliyle de uzun zamandır işliyor.

Dünyayı sömürmek için İslam nizamının sancaktarı olan şanlı dedelerimizin İmparatorluğunun yıkılması ile başlayan süreç, ikinci dünya savaşı ile daha da detay bir maddi sömürü düzenine vesile edilirken; bu sömürme amacı için atom bombası kullanmaktan veya on milyonlarca insanı katletmekten çekinmeyen bir çete ve uşakları, teknolojik imkanları da kullanarak daha etkin bir hale getirildi.

Artık bu insî şeytanlar, sömürme maliyetine (organize, mali ve insani kayıplar, zayiatlar vs.) de katlanmadan bütün insanlığı sömürmenin alt yapısını hazırlıyorlar. Bunda da epey yol aldıklarını kabul etmek gerekir. İklim senaryosu da bu sürecin sonucuna yönelik en kritik eşiklerden birisi.

İklim Değişikliği Gerçek mi?

Öncelikle algı yönetimlerine kapılıp hemen “çare aramak” yerine, durum tespiti yapılmalı veya devlet tarafından yapılmalıydı.

Ancak yaşadığımız sahte pandemi sürecinde çok net olarak gördük ki;

  • Bu aşamaya gelmeden evvel ulus devlet yönetimlerini farklı yöntemlerle de olsa aynı hedefe yönelik organize etmişler.
  • Devletlerin eğitim sistemini ve akademik kadrolarını ele geçirmiş hatta bazılarını kendileri eğitmişler.
  • Basın ve yayın organlarını zaten kendileri, algı yönetimi amacıyla kurmuşlardı. Muhtemelen dünyayı getirmek istedikleri durumun ilk kurum ve kuruluşları bunlardı ve ilk operasyon başlangıcını bunlarla yapmışlar. (Muhtelif üniversitelerimizin web sayfalarından 1929 tarihi itibariyle paylaşımda olan eski gazeteleri biraz incelerseniz, daha o tarihlerdeki “tek devlet, tek toplum” hedefine nasıl çalışıldığını görebilirsiniz.)
  • İslâm Dini haricinde batıl durumda olan inanç sahibi topluluklar, bu düzen için ciddi tehlike oluşturmadığı için de, her alanda kendilerinin tezlerini çürütecek ve karşı çözüm sunacak tek kaynak olan İslam ve İslam toplumları bu süreçte dağıtılmış. İçlerindeki münafıklar vesilesi ile sürece hazır hale getirilmiş.
  • Para zaten bir asırdır onların kontrolünde olduğu için, iş dünyası zannedilen taşeron kasa sorumlularını tarihte olmadığı kadar kontrol etme başarısına ulaşmışlar.

Hal böyle olunca, koskoca bir yalanı bir “koca” ile bu millete bile yutturabildiler. “İzole edilmemiş” daha tanımlayamadıkları bir virüse, sözde aşılar üretip zorla insanlara zerk ettiler. İnsanların en temel haklarını gasp ettiler. Tarihi geçmişini bile kullandıkları, sonra vazgeçip komple iptal ettikleri 16 hap yutturmalı enteresan uygulamalarla her türlü hazzı da yaşadılar. Çamaşır suları ile belediyelere yol yıkattılar, bez parçalarını zorla ağza sokup, bu amansız virüse sözde savaş açtılar. “Yanlışlıkla” bebeklere bile o sözde aşılarını vurdular. Ve daha neler neler..

Ve en acısı; hiç bedel ödemediler! Tarihin en kötü bakanı hala “görev” başında. Her dediklerinin aksi çıkan sözde “prof” ların hala maaşını ödüyoruz. Halkı paniğe ve korkuya sevk eden basın yayın ve ekipleri tam kadro ihya oldular ve “görev” başındalar.

Bedeli her zaman olduğu gibi millet ödedi. Hak ettik mi peki…? Hak edene bedel ödetmeyen toplumlar, bedel ödemek zorunda kalırlar ve bu bedel haklı haksız herkese ödetilir.

İklim Değişikliği?

İklim değişikliği de plandemi gibi, tamamen teoriye dayalı bir konudur. “Küresel ısınma” dedikleri hadise ispatlanmış bir durum değildir. Tam aksine bilimsel olarak aksine dair dünya çapında bilim adamlarının imzalı itirazları bulunmaktadır. Sözde “sanayi öncesi dönem” ile şimdi 2 derecelik nasıl ve hangi yöntemlerle tespit ettikleri de belli olmayan bir iddiadan başka ellerinde bir şey olmadığını, ortaya koymadıklarından anlıyoruz.

Yani net olarak anlıyoruz ki İklim değişikliği veya yeşil çevre gibi başlıklar, “yeni dünya düzeni” dedikleri bir sisteme geçişte sadece birer aşama. Doğrudan ne iklim, ne insanlar, ne de sağlık bu zümrenin umurunda değil. 1 Milyara yakın açlık sınırının altında insanın yaşadığı, Filistin başta olmak üzere bütün suç çeşitlerinin insanlar üzerinde pervasızca işlendiği bir düzende, iklim veya çevre “kaygıları” aklı başında olan insanlar için sadece arsızlık ifadeleridir.

Konuya ilişkin pmrturkiye.csb.gov.tr sitesinde (güvenlik sertifikası yok) paylaşılan bilgiler, oldukça önemli. Malum Çevre Bakanlığımızın ismi Türkiye Cumhuriyeti Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı olarak değiştirildi.

Bu İklim değişikliği ve Karbon zırvasında bizi fonlayan Avrupa’nın şartlarından birisinin bu konularda halkı yönlendirmek ve yapılan uygulamalara ilişkin bilgilendirmek olması bizim için bir avantaj. Yoksa hükümet bu konuyu yine bir gece yarısı çözecek ama ister istemez ilgisiz bakanlık sitelerinde kıyı köşeye yazmak zorunda kalıyor.

PMR Programı Nedir?

KARBON PİYASALARINA HAZIRLIK ORTAKLIĞI (PMR) PROGRAMI olarak ifade edilen bu programı linkini verdiğim siteden detaylı incelemenizi öneririm: PMR Programı – PMR Türkiye (csb.gov.tr)

Bu sitenin ana sayfasında açılışta bulunan videodan aslında özetle durum anlaşılıyor. İlgili videoda “ekonomik piyasalarda oluşan belirsizlikler” bile iklim değişikliğine bağlanmış.

Kendi uydurdukları bu “soruna” tabi yine kendi uydurdukları “çözümlerini” de hazırlamışlar. Sera gazı emisyonu azaltımı da kesmemiş ki “karbon vergisi” “çözümünü” geliştirmişler. Tabi bunun için de ne gerekiyor? “Karbon fiyatlandırma mekanizmaları”! Üstelik bu uygulama “tüm dünyada yaygınlaşıyormuş”!

Yine videoda “karbonun fiyatlandırmasının sadece işletmeler ve ekonomik piyasalar için değil insanlar için de önemli ve iyileştirici bir adım” olduğu ifade ediliyor. Hemen devamında “akıllı ve yaşanılabilir şehirler” kurulmasına karbon fiyatlandırması ile geçilebileceği belirtiliyor.

Dünyayı en çok kirleten ülke olan Çin’ e bile bu projelerden dolayı güzelleme yapmayı ihmal etmemişler videoda. Karbon vergisi uygulamaları ile ülkelerin ne kadar vergi geliri alabilecekleri örneklerle özendiriliyor devamında da.

Tabi bu süreçte TRT başta olmak üzere medya marifeti ile sözde iklim değişikliğinin başlıca sebebi olarak hayvanlar gösterildi sürekli. Hangi hayvanlar? Sayıları 12Milyonu geçen sokak köpekleri değil tabii ki, ahırlardaki inekler! Özellikle inekler ve yenilebilen, insanlar için derileri, yünleri dahil her yönüyle müthiş verimli ve faydalı olan koyun vs. bütün hayvanlar kötüleniyor yıllardır.

Yerlerine de “yapay et” üretip, bunlarla beslenmenin güzellemeleri yapılıyor sürekli.

PMR ve Türkiye?

Kyoto Protokolü’ne katılmayan ve dünyayı en çok kirleten ülkeler nedense bu PMR projelerinde de yoklar!

“Onlar” ve aday uygulayıcı ülkeler (denekler) olarak iki taraflı yürütülüyor süreç.

Peki bu PMR ve Türkiye ilişkileri nasıl yürütülüyor. Tarih sıralı özetleyelim:

  • Nisan 2011 / isimleri liste halinde hiç paylaşılmayan “yüce” ülkeler, Türkiye’yi üye olarak kabul etmişler. Peki hangi ülkeler bu programda? 8 Ülke var. Fas, Kolombiya vs. Peki bu 8 uygulayıcı ülke neden sazanlama atladı bu işe? Tabii ki ana sebeplerden biri olan PARA için!
  • Mayıs 2011 / 8 ülkenin program kaynaklarına erişimi onaylanmış. 350 Bin doları hazırlık bütçesi için onaylamışlar.
  • Aralık 2011 / Karbon Piyasalarına Hazırlık Ortaklığı Teklifi için Hibe Anlaşması imzalanarak, karşılıklı imza sürecini tamamlayan ilk ülke Türkiye oldu. (Hibe rakamı belli değil)
  • Günümüze kadar da hemen hemen tamamı Türkiye de olan zirveler ve toplantılar yapılıp süreç değerlendirildi. Özel sektörden deneklerle “yüce ülkelere” “paranızı boşa yemedik” kanaati vermek için sürekli izahlar yapıldı.
  • Bu süreçte bakanlık isim değişimi, sürüsüne bereket kadro alımları ve komisyonlar kurulması, akademik camiadan da güya pilot bölgeler belirlenmesi ve çalışmalar yapılması gibi yüzeysel hareketlerle kaynaklar söğüşlendi. Milyon eurolar akademisyenlerimize akıtıldı.
  • Şubat 2019 / PMR Projesi ikinci fazı resmi olarak başlamıştır. PMR raporlarından fazlara ilişkin detaylar için bakabilirsiniz: Raporlar – PMR Türkiye (csb.gov.tr)
  • Bu süreçte katılımcı ülke sayısı artarak 19 oldu. (Türkiye, Tayland, Vietnam, Sri Lanka, Şili, Meksika, Fas, Tunus, Ürdün, Çin, Hindistan vb.)
  • 2020 İtibariyle Türkiye için bütçeler biraz daha netleşti: 2013-2018 / 3.350.000$ Birinci faz. 2019-2020 / 2.000.000$ İkinci Faz.
  • “Kirleten öder” sözde prensibi ile özel sektör ile devletin (Türkiye) birlikte maliyete katlanmalarını önermişler raporlarda! Özel sektörden alamazlarsa, devletin ödeyeceği yine raporda mevcut!
  • Şubat 2020 / “Türkiye’de Karbon Fiyatlandırması” konulu İletişim Stratejisi’nin ilk taslağı tamamlanmıştır. Taslak, İstanbul’da gerçekleştirilen Karbon Fiyatlandırması İletişim Planlaması Çalıştayı’nda sunulmuştur. Türk hukuk sistemini analiz eden ve en iyi vaka çalışmalarını inceleyen “Boşluk Raporu” paydaşların görüşlerine sunulmuştur.
  • Şubat 2020 sonrası duruma ilişkin sitede başka bir bilgi bulunmuyor.

Karbon Fiyatlandırma

Karbon piyasası ve bağlı konular çok detaylı ve uzun yer verilmesi gereken bambaşka bir başlı olduğu için sadece nasıl bir boyutu var fikir olması için rapordan bir veri paylaşayım:

$52 milyar= ETS
tahsisatlarının ve
toplanan karbon
vergilerinin
2017’deki değeri

Karbon Kulübü

İLGİLİ RAPORDAN: 2018 yılında ekonomi dalında Nobel Ödülü alan iktisatçı William Nordhaus, Dünyada karbon emisyonları ile ilgili düzenleme yapan ülkelerin, kendi sınırlarında emisyonlarla ilgili düzenleme yapmayan ülkelere karşı işbirliği geliştireceğini; ve dışarda kalan ülkelerin farklı yaklaşımlarla cezalandırılabileceğini vurgulamaktadır.

SONUÇ

İngiltere başta olmak üzere Avrupalı “dostlarımız”, biz daha yeşil, daha yaşanılabilir, daha sağlıklı, daha verimli, hatta ekonomik olarak daha düzenli bir ülkede yaşayalım diye:

  • Bizim için projeler üretiyorlar,
  • Her adımımızı raporlayıp, hedefler belirliyorlar,
  • Hatta bizi o kadar seviyorlar ki, bu uygulamaları kendilerinden önce bizde uyguluyorlar.
  • VE BÜTÜN BU AŞAMALARI FONLUYORLAR. YANİ CEPLERİNDEN KARŞILIYORLAR!

FIKRA BU KADAR!

Şimdi bu İklim değişikliği, emisyon, karbon salınımı palavraları ile Ülkemiz üzerinde kara planlarını tatbik eden bu iblislerin yerli maşalarına dikkat etmeliyiz!

Önümüzdeki yerel seçimlerde bu dayatma projeleri dillendirenlere ve parasını önden alıp yiyenlere ve karşılığında geleceğimizi ipotek ettirenlere kesinlikle oy vermeyin! İktidarı, muhalefeti aynı merkezlere birlikte çalışıyorlar. Lütfen bu tür hayâtî konularda politik yaklaşmayıp, bu rezaletlere imza atanlardan imkanlar ölçüsünde hesap soralım. Yoksa uyanmak için çok geç kalınacak!

Fatih SAFİTÜRK – Şubat 2024

2 Yorumlar

  1. Allah razı olsun. Rabbim bizleri hainlere karşı muhafaza etsin amin.

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!