Sayın Başkan / “Şu hayvan!”

Başkanın sekreteri, Doktor Berreno’yu dinliyordu.

“İşte size söylediğim gibi sayın sekreter, bir askerî operatör olarak her Allah’ın günü bir kışlada görevlendirilmemi isteyip duruyorum. İşte size söylüyorum, anlatılması güç bir iftiraya kurban gittim, tutuklandım. Oysa suçlu…

Anlatayım da dinleyin: askerî hastanede garip bir hastalık başgöstermişti. Her gün on, on iki adam sabahleyin, on, on iki adam öğle üzeri, on on iki adam da akşamları ölüp gidiyordu.

Sağlık dairesi şefi, beni ve bir meslekdaşı bunu incelememiz, bir akşam önce hastaneye sıhhatli denebilecek durumda gelip de bir süre sonra ölenlerin neden öldüğünü anlamamız için görevlendirmişti. Beş otopsiden sonra, bu bahtsızların, midelerindeki bir bozuk para büyüklüğündeki delikten, ne olduğunu bilmediğim garip bir zehirin yol açtığı bir delinmeden ötürü öldüklerini anladım.

Bu zehir, erlere müshil olarak verilen bir tür Glauber tuzuydu. Kötü bir maden suyu fabrikasından geliyordu. Size söylüyorum işte, meslekdaşlarım benim fikrimde değildiler ve şurası da kesin ki bu sebepten ötürü tutuklanmadılar. Onlar, incelenmesi gereken yeni bir hastalık karşısında bulunduğumuz kanısındaydılar.

Size söylüyorum işte tam yüz kırk er öldüğü halde o tuzdan hâlâ iki fıçı kaldı geriye. Size söylüyorum işte, sağlık dairesi şefi, birkaç pesosu cebe indirmiş olmak için yüz kırk kişiyi kurban etti, daha da edecek… Size söylüyorum işte…”

“Doktor Luis Barreno!” Başkanın uşaklarından biri sekreterlik kapısının önünde bağırdı.

“… bana söyleyeceği şeyi size bildiririm sayın sekreter.”

Sekreter, Doktor Barreno’yu birkaç adım geçirdi. İşin insanlık yanı bir tarafa bırakılırsa, sekreteri ilgilendiren şey, doktorun ağarmış başı, kuru bir bifteği andıran bilge yüzü ile aynı sıkıcı monotonluk içinde bulunan sözlerindeki tutku ve anlatış şekliydi.

Cumhurbaşkanı, doktoru ayakta ve başı dimdik kabul etti; bir kolu gevşek, aşağı sarkmıştı. Öbür kolu da sırtının üzerindeydi; kendisini selamlamasına vakit bırakmadan doktoru azarladı:

“Dikkat edin Don Luis, hükûmetimin itibarını budala hekimlerin aptalca gevezelikleriyle zedelemek niyetinde değilim. Düşmanlarım bunu bilmeli ve akıllarından çıkarmamalı; çünkü ilk fırsatta başlarıyla ödeyecekler bunu. Gidebilirsiniz… Çıkınız… Şu hayvanı da çağırıp bana gönderiniz.”

(1967 Basım Asturias’ın “Sayın Başkan” kitabından…)

Yorum bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

error: Content is protected !!